Çocukların dünyası ne kadar da güzel. Her an gülmeye ve eğlenmeye hazır gibiler. Bir “an”dan diğerine ışık hızıyla geçebiliyorlar.
Çocukların dünyası ne kadar da güzel. Her an gülmeye ve eğlenmeye hazır gibiler. Bir “an”dan diğerine ışık hızıyla geçebiliyorlar, bir an ağlıyorken bir an kahkaha atmaya başlayabiliyorlar ya da tam tersi. İçlerinden gelen şeyleri yapıyorlar üzerinde fazlaca düşünmeden. Sonuç ne olursa olsun denemekten de korkmuyorlar çoğu zaman. Kötü olursa başka şeyle devam edip atıveriyorlar bir kenara, iyi olursa hoplaya zıplaya göstermek paylaşmak istiyorlar bağıra çağıra. Merakları asla bitmiyor. Başka bir şeye ve sonra daha başka bir şeye geçiveriyorlar. Ne hüzünlerine, ne de mutluluklarına takılıp kalmıyorlar. Yenisini arıyor, başka bir şey bulup çıkarıyor, düşüncelerini de devamlı değiştiriyorlar ve bir öyle bir böyle deneyip duruyorlar. Değişirken öğreniyor, öğrendikçe başka bir şeye yöneliveriyorlar.
Ben de öyleyim aslında. İçimde eğlenceli bir çocuk var ve çoğu zaman beni yönlendiriyor. O olmasaydı ne yapardım hiç bilmiyorum. O olmasaydı, içim bu kadar sıcak, bu kadar neşe dolu olur muydu? Bu yaşımda her şeyi ciddiye aldığım doğrudur ama her şeyin bir güzel tarafı olduğunu bildiğim de. Ne yaparsam yapayım kendimi tamamen vererek yapıyorum ve içimdeki çocuğun merakına hayretle bakıyorum. Öğrenmeye duyulan merak onun sayesinde hala benim içimde. Bildiğim yüzlerce şey var ama hala bilmediğim binlerce hatta milyonlarca şey olduğuna eminim. Öğrenilecek şeyler asla bitmiyor ve bitmeyecek de. Ama benim hayatım bitiyor ve bitecek de. Alabildiğim kadarını almak için uğraşıyorum her zaman. Bazen basit hayatlara rastlıyorum rutini dünya sanan hayatlara. Her gün yapmamız gerekenden çok daha fazlası yok mu hayatta? Neden aramaz ki insan gerçeğini. Kendinizi bulma yolunda doğal olarak gelen bir öğrenme var elbette. Ama bununla yetinmeli miyiz? Ben hiçbir zaman aza razı olmadım. Rutin olmalı elbette ve bu huzur verir. Ancak rutinin dışına çıktığınızda çok daha heyecanlı, eğlenceli ve mutlu olma şansınız da var. Denemeye değmeyeceğini mi düşünüyorsunuz? Neden?
Bir çocuğun öğrenmeye açlığı, birçok şeyi denemesi, düşmesi kalkması, kalıcı öğrenmeler sağlamıyor mu? Yaşımız ilerledikçe neden vazgeçeriz bundan? Öğrenmek sadece çocuklara özgü bir şey midir ki? Öğrenmek, deneyimlemek, acıyı, tatlıyı, doğruyu, yanlışı bulmak her zaman devam etmez mi? Ben nefes aldığım sürece içimdeki çocuğa güveneceğim. Onun beni yönlendirmesine izin vereceğim. Onu seveceğim ve benimle kalması için her şeyi yapacağım. Kimsenin ona zarar vermesine izin vermeyeceğim. O sadece bana özel ve benim içimde… Söz veriyorum içimdeki güzel çocuk; sana dünyanın en güzel hayatını yaşatacağım.
Benim olan şeyleri göstermeyi seviyorum ama benim olanı sahiplenmek istediklerinde asla izin vermiyorum buna. Bu dünya çok zor diyorlar sık sık, oysa benim dünyam çok güzel. O kadar güzel ki, benim dünyama gelip de benim gözlerimle görebilen herkes kalmak istiyor. Ama bu benim dünyam ve ben istemediğim sürece kalma şansınız yok. Ancak siz de kendi güzel dünyanızı yaratabilirsiniz buna inanın.
Niyetinizdeki bakışınız neyse göreceğiniz de odur diye bir söz okumuştum. Güzel bakan, güzel görürmüş demezler mi? Işıl ışıl, sevgi dolu, eğlenceli, değişik, macera dolu yepyeni bir dünya yaratmak için neyi bekliyorsunuz? Düşüncenizi değiştirip istediğiniz gibi bir dünya yaratmanıza engel olan sadece kafanızın içindeki zincirlerdir. Ama inanın sizin zincirlerinizden kurtulup istediğiniz gibi bir dünya düşüne erişmenizi engelleyen tek şey yine kendinizsinizdir. Haydi, bugün kendiniz için bir iyilik yapın. Düşlerinizi, düşüncelerinizi sevin ve serbest bırakın. İçinizdeki çocuğu çıkarın artık geçmişinizden, her şey hep büyüklerden öğrenilmez bırakın içinizdeki çocuk da size yön versin. Kendi kendinize öğrendiklerinizden alacağınız keyfi asla başka şekilde alamazsınız. Kendinizi sevin, içinizdeki çocuğu sevin, ona güvenin. Hayat böyle çok daha keyifli…