Öncelikle şunu belirtmek isterim: Gerçekten su ile ilgili yazı yazmaktan bıktım, net ifade edeyim; istemiyorum ve direniyorum. Fakat maşallah diyelim, 40 yıl yaşar mı bakalım?
MUSKİ'nin basında yer alan demeçleri oldukça başarılı. Yazsana, sorsana diye bas bas bağıranlar ile doluyor mail kutum.
"Bodrum Bodrum" derken MFÖ araları nasıl doldurdu. Biz alt yazıyı mı okuyamadık acaba?
Dünya Kenti Muğla, geleceğe adımları hangi müzik eşliğinde atıyor dersiniz?
"Alt yapı sorunu" denince akla hemen Bodrum Bodrum gelir oldu. Bu 30 yıllık kayıkçı kavgasının sonucu bunda da hemfikiriz.
Gelelim soru üstüne soru doğuran açıklamalara...
MUSKİ'nin Yeni Genel Müdürü Şengül, işe Bodrum'dan başladı. İlk demeçte Geyik Barajından Yeniköy Termik Santralini el çektirmekten bahsetmiş. Wikipedia'da baraja dair ilk not : Termik Santralin su ihtiyacını karşılamak üzere kurulduğudur. Tarih bilgisi, Muğla iline dair zayıf olabilir ancak basın birimi bayadır bu coğrafyada yaşıyor biliyoruz! Bu ayrıntı önemli. Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı döneminde Berna Hanım'ın ricasıyla inisiyatif kullanılmış. Böylece Bodrum'un ihtiyacı oldukça barajdan bu ihtiyaç karşılanır olmuş. Birincil ihtiyaç sahibi bu baraj için kurulma amacında belli: Enerji arz güvenliği!
O zamandan bu zamana alternatif yollar, kaynaklar keşfetmek, "Türkiye'nin ikinci yağış alan bölgesi olmasına rağmen su nereye kaçıyor?" diye peşine düşmek görevi MUSKİ'nin. Dere yataklarını tekrar açmak, üstlerindeki yapılaşmayı kaldırmak, kendi alanına göre yenilerini durdurmak, izin vermemek de pek tabi aynı yetki sınırları içerisindedir. MUSKİ'nin bu zamana kadar suyun kendi yolunu bulamayacak hale gelmesine, taşkınların sebeplerine odaklanmama gerekçesi nedir?
Merak ediyorum. Patlak, çatlak boru hikayesi de sorunun, susuzluk değil su yönetimi olduğunu bağıra çağıra anlattı hepimize. DSİ ve MUSKİ'nin birlikte maliyetsiz ama elden geçmesi gereken bu tahsislerin peşine düşmesi beklenmemeli mi? Ölü hacimden su alma konusunda birlikte karar aldıklarına da şahitlik ettik yakın geçmişte. Evlere plastik su deposu dağıtımı, sokak aralarında vidanjörleri hazır tutalım, depolara da 25 milyon TL'lik jeneratör aldık mı? Tamam. Kalıcı çözüm için de halktan beklenen "ya sabır" ancak çiftçi yağmur duasında.
Milas'tan mı alsak suyu Yatağan'dan mı ? Termik Santralleri bünyesinde barındırdığı gibi tarımın ve hayvancılığın yoğun yapıldığı iki ilçeyi düşünelim. Bodrum'un kendi dere yataklarını, kaynaklarını, patlağından sızan milyonlarca ton suyu düşünmeyelim. Tamam da neden?
Para sıkıntısı yok.. Kredi imkanları çok. Yetki verilse kimse durduramayacak halde olduğunun kanıtı için demeç demeç üstüne! Ama kalıcı çözüm yoluna giremiyoruz neden?
Neyse o açıklama geldi geçti. Ama son haber bomba. Kısa görünüyor göze. Fakat başlıktan itibaren "tövbe estağfurullah tövbe" dedim okurken.
Hayırlı uğurlu olsun "Elektrik Kesintilerine MUSKİ'den Çözüm" gelmiş. AYDEM de artık su kesintileri ve alt yapı sorunları için köklü çözüm üreterek ilişkiyi kuvvetlendirir. "Jestine jest, restine rest" şart oldu bu durumda. Kurumlar arası kayıkçı kavgası bitti, mendil kapmaca oyunu başladı. Hep polemik mi olacak? Söylem mi geliştirecekler? Bakın eyleme geçtiler. Siz bu saatten sonra kendinizi savunun.
Yeni Genel Müdür Ankara'dan geldiğine göre bizim için neden elektrik ve su kesintilerinin birbirinin sebebi olarak düşünülemez olduğuna vakıftır.
Mesela, hatırlayın; Datça'da geçen yaz tatil yapan Fatih Portakal da durumu anlamakta zorlandı. Hiç karşılaşmayınca tabii "mümkün değil" zannediyorsunuz. Cici cici tecrübe ettik evet mümkün ve çözümü basit 21 jeneratör bedeli 25 Milyon TL.
Türkiye'nin 5.sıraya yükseldiği Sefalet Endeksini hatırlatmak istemiyorum! Elektrik kesintilerini MUSKİ'nin çözdüğü bir yerde asla aklıma bile getiremezsiniz! Çok rica ederim...
Her neyse konumuza dönelim. Hiç merak edip yazdınız mı bilgisayarda arama motoruna: "Elektrik gidince su kesilir mi?" diye. Ben baktım, yazan olmuş. Çünkü soruyu algoritma kendi tamamladı. Farklı sözlüklerde konu olmuş bu başlık.
Bu durumun yaşanmasına sözlük yazarları ne diyorlar biliyor musunuz? "21. Yüzyıl'da İlk Çağı yaşamak!" ve işin uzmanları da olayı şöyle açıklıyor:
"Su kaynağında elektrik kesinti olmadığı müddetçe;suyunuz direkt olarak şebekeden gelip, sayaçtan geçip sizin çeşmenize bağlanıyor ise suyunuz akmaya devam eder. Su kaynağının enerjisi kesildi; ama sizin üst noktada deponuz var ise elektrik kesilse de su kesintisi yaşamazsınız."
Hepimizin açıp ulaşabileceği açık kaynaklar bunlar. El feneriyle uzman aramaya gerek yok. Forumlar, bloklar, sözlükler durumu anlatıyor.
Şimdi hal böyleyse 25 milyon TL yatırım çağ dışı bir düzeni can suyu ile yaşatmak için mi? sorusu geliyor akla.
Ya da bölgede enerji sorunu var, biz buna kani olduk mu diyorsunuz?
Eğer öyleyse deniz suyu arıtma yönteminde enerjiyi nasıl sağlayacaksınız? Arıtma tesisi yanına santral mi kuracaksınız?
Bu jeneratörlerin giderlerini hangi bütçeyle, nasıl karşılayacaksınız?
Uzman görüşünde bahsi geçen üst noktada depo kurmak fikrini kendi aranızda tartışma fırsatınız oldu mu? Depo genişletme ve cazibeli sisteme dahil olma daha mı maliyetli oluyordu? Böylece çözümde tasarruf mu sağlanmış oldu?
Ya da AYDEM ile görüşme olumsuz mu sonuçlandı? Hizmeti aksatan, hizmeti aksayan taraf ile ortak paydada çözüme gidemez miydi? Bu adımlar atıldı ve son çare jeneratör alımı mı gerçekleşti? Süreç hakkında bilgi paylaşır mısınız?
Deniz suyu arıtma tesisi konusu ile ilgili aklımda beliren bir soru daha var: Kemerköy, Yeniköy Termik Santralleri ile görüşerek Kemerköy'de yapılsa, 17 km uzaklıktaki bir noktaya taşınan su ile kömür soğutma gerçekleşse, böylece tuzdan arıtılmış kaynağa kömür kansa, vatandaş barajdan ve kaynaklardan gelen suyun faturasını ödemeye devam etse fikrini savunan mühendisleriniz var mı?
Genel Müdür Yılmaz Şengül'ün açıklamasında konuşulanlar arasında Geyik Barajı'ndan sadece Bodrum'a su sağlanması bu kapsamda masada hiç yer aldı mı?
Hali hazırda Bodrum'a gelen, yazlıkları burada olan vatandaşlar su faturalarının çok pahalı olduğunu, bir aylık faturanın havuzu tankerle doldursa bile aylık 10 Bin TL'ye ulaştığından şikayetçi. Benim mail kutum bu faturalar ile doldu taştı. Vatandaşlar yerel yöneticilere de durumu mail yoluyla ilettiklerini ve cevap beklediklerini belirtmişler. Denizden arıtılan suyun Bodrum halkına maliyeti ne olacak?
Son soru: Arıtılan tuz nasıl değerlendirilecek?
Cevapsız kalmaya çok teşnedir benim köşem. Yanıt gelirse hiç gecikmeden, noktasına virgülüne dokunmadan yine bu köşede okuyacağınıza emin olun dostlarım.
Yazımın son satırlarını gerek seçilerek gerek atanarak görev üstlenenlere bir hatırlatma yapmak için adadım. Almanya'nın Demir Şansölyesi Otto Von Bismark'ın okuduğum kitapta altını çizdiğim sözü,
"En zayıf olduğunuz an; bütün herkes tarafından "desteklenir gibi göründüğünüz an"dır. Aslında hiç kimse desteklememektedir sizi. Size verilen "evet" sadece bir bekleyişi dile getirmektedir ve o evetin ardında daima fırtınalı bir gün yatar."
Sadece gözlerinizde değil, yazın bir kenara aklınızda da kalsın bu söz.
Haydi selametle...