Uzmanlara göre kısa ama çetin bir kış kapıda hazır! Ancak Muğla'nın 13 ilçesindeki evlerde ve işletmelerde, su ve elektrik bir gün varsa bir gün yok.

Muğla'nın 13 ilçesinde yaşanan elektrik ve su kesintilerinde rekora koşan mahalleler de var. İlçelerde ise başı Bodrum çekse de Fethiye, Menteşe, Marmaris de yoğun kesintilerden nasibini alıyor. 

MUSKİ'nin ne yaptığını basın biriminden gelen demeçler gözler önüne seriyor. 71 bin kişilik yer altı kaynakları keşfediliyor, kafaları karışık rakamlar verilse de yatırımların ardı arkası kesilmiyor. Gece gündüz çalıştıkları hususunda da oldukça iddialılar.

Sosyal medyada halk bu iddiaları nasıl karşılıyor peki?

*20 gündür denizden 5 litrelik bidonlarla su taşıyorum evime burası Bodrum.
*Kafe işletiyoruz ancak 8 saattir su kesik olduğundan tuvaleti kapatmak zorunda kaldık Menteşe'den selamlar.
*Kaç gündür bir saat verseler 3 saat veremiyorlar suyu Fethiye'de.
*Elektrikler gitti mi su da olmaz Datça'da bu böyle sürüpgider.
*Milas'ta tarım ve hayvancılık yapıyoruz suyumuzu santrale de Bodrum'a da vermek istemiyoruz. Günlerdir susuz kaldık perişan olduk çoluk çocuk! Ölü hacimden su kullandıran DSİ'yi de, Termik Santralleri de devlete şikayet ediyoruz! Ölü hacimden su kullanmak geleceği çalmak, doğanın canına ve insan nefsinin devamına ihanettir!

Şimdi gelelim "Muğla'nın bu duruma düşmemesi için Acil Eylem Planı yapması gerekir" derken bir zamanlar neyi kast etmiştik? Ondan bahsedelim:

Çanakkale'de baraj seviyesi %40'lara ulaştığında acil eylem planı devreye girdi. Encümen kararıyla alınan tedbirler vatandaşlara duyuruldu.Kısıtlama kapsamında, konut ve işyeri önlerinin hortumla yıkanması yasaklandı, halı ve kilim yıkamalarına izin verilmedi ve özellikle şehir şebeke suyu ile hortumla araba yıkanmasının yasaklandığı ifade edildi.

Oto kuaför-yıkama işletmelerinde su tüketimine maksimum 20 m3/ay olarak kısıtlama getirildiği, oto kuaför-yıkama, halı yıkama hamam, WC vb. gibi işyerlerinde ön ödemeli elektronik sayaç takılmasına, yeraltı suyu kullanımı varsa mekanik sayaç takma mecburiyetinin getirilmesine karar verildi. Bahçe sulamalarının kuyu suyu ile ve yağmurlama/damlama sistemleri kullanılarak yapılması, park, bahçe, yeşil alan, tarımsal amaçlı üretim yapılan yerlerde sulamaların kısıtlandırılması, acil sulama ihtiyacı olan yerlerin yağmurlama, damlama sulama ile yapılmasına karar verildi. 31 Ekim'e kadar bu tedbirlerle gidildi ve yağışlar gelince kısıtlamalar azaldı.

Tamam peki Muğla'da baraj seviyeleri %26'lara düştü diye ulusal medyada manşetler yapılırken ne yapıldı? Laf üretimi, pano afiş çalışmaları, aksiyon içermeyen açıklamalar yapıldı. Kurumlar arasında suçlu taraması ile sonuç alınamadı. Siyasiler arası kayık kavgası Eminönü'nde gibi hissettirdi. 

Fakat kuşkusuz  en çok ezilen MUSKİ çalışanları oldu. Çağrı merkezinde sayısız küfürlü çağrıya, gece gündüz alın teri ile denileni yapsa da yetişemediği ihbarlara koştu çalışanlar. Binlerce defa  patlak boru tamirleri ile yorulan iş gücü, patlamalara doymayan borularla uğraştı hala daha uğraşıyor. Çünkü çözüm üretemeyen ve doğru aksiyonun ne olduğunu anlayamayan bir su yönetimi var Muğla'da! Tek kusurlu MUSKİ mi asla değil! Ama halk MUSKİ'ye fatura ödüyor! Adisyonun açıklamasını da ondan soruyor! Bu çok açık!

MUSKİ Genel Müdürü Baki Ülgen Kent TV'de Ayhan Ongun'un konuğu oldu ve dedi ki "Muğla'da bu yıl yaptığımız 1,2 milyarlık yatırımının yaklaşık 1 milyarını Bodrum için gerçekleştiriyoruz.” 
1 Milyar TL'yi Bodrum'a verdin.Menteşe  susuz, Fethiye susuz, Datça , Marmaris susuz! Buralar ne oldu? Pompalar ile hizmete devam!   

Milas Türbe Köyü ayaklandı mesela! Mumcular ve Geyik Barajından DSİ dahliyle su almaya hak kazandığın ölü hacim seviyesindeki barajın çevresindeki habitat yaşamı tehdit altında. Termik Santral Yönetimi de suskun? Neden o da sayenizde ölü hacimden su çekiyor olabilir mi? İhtimal dahilinde! Siz bölüşmekte anlaştıkça "sorun yok" sanıyorsunuz ama çözüm hala ortada yok! Ve çözümsüzlük yüzünden kaç MUSKİ çalışanı antidepresan almaya başladı, kaç kişi evinde mağdur oldu, kaç kişi hasta oldu haberiniz var mı acaba?

"Deniz suyunu termik santral arıtsın, denizden arıtılan suyu Bodrum halkına değil kömür soğutmaya yönlendirin" dedi Ceyhun Özçelik sayfalarca verdiği demeçlerde! Sonra ne oldu? MUSKİ kendi keşfetmiş gibi projelendirmeye çalıştı. Yahu sorun değil, üretilen fikri alın, basında paylaşılan zaten kamunundur da nasıl yapılacağını danışın ve aksiyon alın artık! Mış gibi görünmek çok mu eğlenceli? 

Anlaşılmayan bir taraf da şu; "Vali Bey devreye girdikten sonra bir istişare toplantısı yapıldı mı? Yapıldıysa alınan kararlar ne? Bunu neden kimse bilmiyor?" 

Al sana bir kaos daha! 

Vatandaşa yansıyan sorunun çözümü, kamuoyundan kopuk oluşturulamaz. Çanakkale'yi de kopyalayabilirdiniz pek ala!

Gelelim elektriğe! 2021'de yaptığı açıklamada arzda sıkıntının varlığını ve çözülemezse kısa vadede halka yansıtılmasının muhtemel olduğunu eski Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, ilgili ve yetkili kurumlara iletmiş ve çözüme katkı hususunda destek istemişti. Anlaşılan o ki; beklenen destek ve şartlar sağlanamadı. Dağıtım şirketlerinin arıza nedeniyle diyerek halka duyurduğu kesintilerin arzda yaşanan sıkıntıların çözülemeyen tarafları ile ilgili olma olasılığının varlığını hatırlatmak isterim.

Bu kapsamda "Kışın yaşanacak uzun süreli kesintiler daha çok mağdur yaratır" diye şimdiden kışı da düşünerek zorunlu tasarrufa yönlendiriliyor olabiliriz . Bu konuyla ilgili de vatandaşın doğru ve şeffaf bilgilendirilmesi gerekir. 

Zira Muğla'da, Türkiye'de pek alışık olmadığımız, en azından benim gibi 5 farklı ilde bizzat ikamet etmiş biri olarak, ilk kez duyduğum "elektrik gidince suyu da kesilen vatandaşlar" hesaba katılırsa bu bilgilendirmelerin hayati önemi aşikar.

Dr. Oral Karakaya'nın "Türkiye'de Belediyeciliğin Bilançosu" kitabını okuyan kaç kişiyiz bilmiyorum. Ama yerelde yönetim zafiyetlerinin, kapıda bekleyen kış gününde, önümüze çıkardığı tabloyu görünce okumanın tam zamanı olduğunu düşünüyor ve tavsiye ediyorum. Tevafuk şu ki; Oral Karakaya benim gibi fahri değil özbeöz Muğlalı. Hele hele belediyecilik ile ilgili hedefiniz varsa mutlaka  kitabı okuyarak çıkın yola.

Kitapta en can alıcı tespit bence, yerelleşmeden uzaklaşıp merkeziyetçiliğe evrildiğimizi bunun da hizmette sıkıntıya yol açabileceğini ifade etmesi. Karakaya, kitabında bununla da yetinmeyip aynı zamanda ilçeler arasında kaynak dağılımındaki adaletsizliğin kırsal alanın ihmaline yol açabileceğine vurgu yapmış. Bakın gelinen noktanın çözüm  kilidi ancak bu anahtarla açılır. Önce durum tespiti ve farkındalık. Farkına varılması gerekenler kitapta mevcut.

Haydi selametle...