Yanlış okumadınız yerel seçimlere yaklaşırken, seçim sathı mahali ısınmaya başlamışken bence söze tam da buradan başlamalıyız...
Sokak sokak dolaşın, esnafın çayını için halktan duyacağınız cümle şu "Koltuktan güç alacak adaylar istemiyoruz. Basın danışmanlarının kuklası gibi ekran karşısına geçip sekmeden uçan, metinlerde mevcut adayın önüne geçmek uğruna parti geleneğinden uzaklaşan, önünden gideni arkasında göstermeye cüret eden tipleri görmekten sıkıldık."
Üstelik seçmen hangi siyasi partiden olursa olsun, ister teşkilatı olan, isterse örgütü olan, ister atamayla iş başına gelecek olan, isterse ön seçim ya da anket sonucunu aday seçimine tutak yapacak olan. Emin olun hiçbir farkı yok halk için. Tek kriteri var halkın "doğru aday doğru özgeçmiş." Boş lafa doymuş halk ve hatta kusuyor!
Özgeçmişi kuvvetli değilse, Muğla'nın sorunlarına ilişkin çözüm önerileri, projeleri halkı tatmin etmeyecek durumdaysa işi bu kez çok zor. Su, trafik, kentsel yapılaşma sıkıntıları, alt yapıdaki eksikler, 2023'de çağın çok gerisinde kalan hizmetleri hizmet diye sunanlar... Geçmiş olsun! İkinci döneminiz partiniz sizi aday gösterse bile yok! Muğlalı çok birikmiş durumda. Kabahati kendinde arayanlar, yerel seçimde işi ehline vermenin önemini çetin bir sınavdan geçerek anlamış haldeler.
Hesabı sonradan sormanın çözüme faydası olmadığını da net görmüşler. "2019'dan bu yana 5 yıl kaybedildi" diyen seçmenden bu seçimde sadakat beklemeyin!
"Koltuğa ceketimi koysam seçilirim partimin seçmeni sadıktır. Mevcut oyumuz şu kadar" deyip seçmeni çantada keklik görenlere halkın ihbarıdır bu yazı. Kendi kendime ezbere yazılmış bir yazı değil. İsteyen kulak kabartsın, isteyen yaşayıp görsün umrumda mı? Net söyleyim hiç değil!
Marmaris Netsel Marinadaki esnafın, taksicinin, şoförlerin, Bodrum'da evi, işyeri defalarca su basanların, Datça'da yaz ortasında elektriksiz kalıp üstünü susuzlukla taçlandıranların, hayat pahalılığında Muğla sokaklarında otopark ücreti vermekten imanı gevreyenlerin, Ankara'da İstanbul'da 50 TL, 70 TL kısa mesafe ücreti ödeyip Muğla'da durduğu yerde taksimetre kaç lira yazarsa yazsın 100 TL'yi ödeyenlerin, kurumlar arası iletişim eksikliğinden çok çekenlerin, hastane ulaşımında sıkıntı yaşayanların, denize kanalizasyon aktığını çıplak gözle izleyenlerin, "su yok" diye halkı tasarrufa davet edip, taşıp akan su ihbarına "Aydem 'e söyleyin" karşılığını alanların, ilçe otobüslerinde tehlikeli virajlı yollarda balık istifi yolculuk yapanların, işine geleni işe alıp işin ehlini sokakta bırakan sistemin mağdurlarının, Fethiye Körfezi yakınlarında sinek ve kokudan evinde oturamayanların, emlak piyasasındaki dengesiz artıştan rahatsız olanların, bir türlü barınmalarına alternatif sağlayamadığınız öğrencilerin, işçilerin, memurların, interneti olmayan, elektrikte voltaj sıkıntısından maddi kayba uğrayan son dönemde bir de susuz kalan köylünün siyasilere bol bol selamı var! Siyasiler ayaklarına gitmeden beni kendilerine vesile kıldılar.
Bu yazının imzası bende ama kalemi vatandaş tuttu bilginiz olsun!
Diyorlar ki, iki yılda güç zehirlenmesine uğrayıp üçüncü yılda ne oldum delisi olacak iradesi düşük adaylar da istemeyiz! Mevcutlarda öyle bir sıkıntı olmuş. Halk ayna olsa da yansımasını görememiş. Kedi gözü ile bakıp kendini aslan sananların sayısında öngörülemez artışlar olmuş.
Velhasılı anmalara doyamasak da izinden gitme ve anlama hususunda sıkıntı yaşadığımız Mustafa Kemal Atatürk'ün 1931'de gezi notlarından derlerdigi raporda yazdığı gibi "Vilayetlerin başına iradesi ve mühim işleri başarmak kabiliyeti ile kendini gösteren -herhangi meslekten olursa olsun- yüksek tahsil görmüş ve tecrübelerle yetişmiş güzide insanların getirilmesi münasip olur. Valilik makamının bir "kariyer" kademesi görülmesi bazen yüksek idare vasıflarına sahip olmayan insanlara bağlanarak öte tarafta olgun memleket evlatlarının kabiliyetlerinden istifade etmemekle neticelenir."
Olgun memleket evlatlarına günümüzde ulaşamamanın ceremesini çekenlerin arasına Muğla halkı eklenmiştir. Yükselen rahatsızlık ve şikayetlerin ana kaynağı tam olarak budur!
"Bir vilayetin başı olmak" demek cenazede, düğünde poz vermekten çok ötededir. Belediye Başkanlığı ya da milletvekilliğinin bugün kariyer olarak görüldüğü basına verilen demeçlerde de sıkça"meslektaşım" ifadesi bizzat makam sahiplerince kullanılarak teyit edilmektedir.
Oysa meslek temsili olmayan bu makamlar "mevkidaş" olarak anılmayı hak eder. Ne diyelim fikri neyse zikri de o!
Haydi selametle...