Başlık Pir Sultan Abdal'dan. Bu ara varsa yoksa Uğur Mumcu'nun 1981'de gazetede çıkmış yazılarını okuyorum. "Namuslu Olma Cesareti " Mumcu Vakfı tarafından derlenmiş yazıların olduğu kitaba verilen isim. Öyle güzel yazılar var ki... Kötü olansa okudukça ülkede zihniyetlerin aynı, şikayetlerin aynı olduğuna dair kanıtlarla yüzleşiyor olmak. Mesela; Mumcu zamanında cinsiyet değiştirme ameliyatları konu olmuş haberlere, köşe yazılarına bir anda gündemin ana maddesi haline gelmiş. Oysa mecliste de durmadan söylem ve parti değiştiren ilkesiz siyasetçiler varmış. Mumcu, menfaat rüzgarına göre davasına sırt çeviren isimleri işaret ederek cinsiyet değiştirmek bunların yanında ne ki ? diye sormuş alt yazı vurgusunda.
Bugün azıcık evirdik çevirdik gökkuşağı renklerini sorun ilan ettik. Bundan başka derdi olmayan amansız dert sahipleri peydah ettik. Boşanma davalarının, tatillerde ödenen adisyonların asıl dertlere peçe yaptık. Vay be millette ne kadar para var deyip ağzımızı ayırırken, alt yapı sorunlarının siyasetçilerin elindeki raketin pinpon topu gibi oradan oraya atıldığını unuttuk. Masa tenisini oynamak siyasetçiye, sorgusuz sualsiz izlemekse bize öyle keyifli geldi ki bırakıp da çözüme gidemedik.
Ama...Mutfaktaki yangından ve halkın gündeminden bahsedersek sevilmiyoruz. Siyaseti eleştirmek köyden kovulma sebebi. "Hoş bir şeyi değiştirmeye gücümüz de kalmadı" çaresizliğine teslim ha olduk ha oluyoruz.
Bir emekçi markete gidip 10’lu tuvalet kâğıdı alıyorsa 4’üne sermaye el koyuyor. Susuyoruz! Sorun değil Kongre Merkezi açıyoruz.
Çocuğuna 1 litre süt alıyorsa, bunun 2 bardağı havada kayboluyor. Neden? Sormuyoruz. Mecliste ziyaretler, ziyaretçiler oldukça mutlu!
5 litre mazotun 2 litresi buhar olmuş ama umursamıyoruz. Yaz dizilerinden fırsat bulup gezip dolaşan mı kaldı.
Mevcut düzenin satışları, ihracatı ve kârları rekor kıran şirketlere yönelik bir hamlesi var mı? Yok. Ne yapabilir? Kârlarını kısabilir, "zenginlik vergisi"adı altında asgari ücretlinin sırtına yüklenen bu büyük payı onlara paylaştırabilir. Ama aklımıza gelmiyor onlar. Geliyor da ya bir gün iş yaparsak işimiz düşerse kendi menfaatimin önünde ne olabilir ki ? Deyip geçiyoruz!
Ortaca gündemi bu hafta mesela yandı kavruldu. İlçe Emniyet Müdürünün protokolde yakışıksız hareketleri, üstüne açığa alınmasının gündemi soğumadan, para kaynağı tartışmalı polisin şüpheli intiharını Muğla Basını kendi içinde daha anlamadan ulusal medya aldı yürüdü. "Ulusala neymiş, Fatih Altaylı ne alaka?" diyenler aynada kendi gözlerine bakmaya yeltenmedi daha ! Ego yüksek, kibirler göz alıyor ama yerini doldurmak diye bir gayeye rastlamak nasip olmadı!
Bu haberler için Metin Gire 'yi ve haber48 ekibini gösterdikleri gazetecilik örneği dolayısıyla tebrik ediyorum. "Aman sütü taşırmayalım. Kurumlardan bilgi gelmesini oturup ofiste bekleyelim " demiyorlar. Haber kaynakları sağlam, ilişkiler kuvvetli, çağa göre oldukça cesur adımları ile ulusalın yakın markajında, temasında olmak, fark yaratmak önemli. Oldukça talihsiz bir şekilde tanışmış olsak da varlıklarından haberdar olmak meslek açısından değerli.
Güzel olan başka gelişmeler de var. Bodrum Gazeteciler Cemiyeti, meslektaş dayanışmasının ne olduğunu gösteren müthiş bir örnek verdi. Fırat Akay ve Selim Turan sahipsiz değilmiş. Görevleri başında gerçekleşen saldırı, iki basın mensubuna yönelik olsa da suç duyurusunda cemiyet üyelerini birlikte görmek mümkünmüş. Örgütlenme böyle bir şeymiş. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras'ın da gelip destek vermesi ve olayı cemiyet ziyaretinde kınaması siyaset basın ilişkisinin sarpa sardığı şu dönem için mükemmel bir temas. Saygıdeğer bir hamle. Can'ım Bodrum güzelliğin göz kamaştırıyor. Cemiyet üyesi tüm meslektaşlarımla gurur duyuyorum. Varlıkları daim olsun sayıları artsın inşallah.
Yoksa A firmasında yüzde bilmem kaç indirim , C kişisinin sponsorluğunda içkili sofralar kurulmasa da olurmuş. Güçlü gazeteciliğin ve gazetecinin bunlara ihtiyacı zaten olmazmış.
Habere konu olan olay sahipleri bilin ki yaparken utanmadıklarınız için, yaptıklarınız ortaya çıkınca şikayetlenme, sinirlenme hakkınız yoktur. Gazeteci fotoğraf çeker ama kadrajda nasıl yer aldığınız tamamen sizin eserinizdir! Gelinen halin sorumlusunu bulmak için adres en yakın aynadır. Kamu vicdanı susturulamaz!
Gazeteci Uğur Mumcu ile son verelim, Haber48'deki ilk merhabamızın son satırlarına..
Evet sevgili dostlar... Bir memlekette namuslu kalmak artık bir cesaret işi olmuşsa, vay bizim halimize! Bakın çevrenize; dostlarınıza, arkadaşlarınıza bakın. Bu kurtlar sofrasından paylarını almamış olanlara, eşleri, çocukları ve yakınları ile namuslu olma cesaretini göstermiş olanlara... Düğmelerinizi ilikleyin, şapkalarınızı çıkarın!.. Onlar toplumumuzun adsız kahramanlarıdır. Onların çerçeveleri namusla, erdemle, özveriyle, onurla çatılmıştır. Onları hep birlikte saygıyla selamlayalım dostlar."
(Cumhuriyet, 4 Ekim 1981, Çerçeve...)
Haydi selametle...