Memleket olarak geçtiğimiz süreçten midir, birden bire bastıran sıcaklardan mıdır yaşadıklarımı gördüklerimi düşündükçe ‘’bize ne oluyor ‘’ demekten kendimi alamıyorum.
Bazen biz vatandaşlığımızı bazen de vatandaş olarak benliğimizi kaybettiğimizi düşünüyorum.
Lafı çok uzatmadan son bir hafta içerisinde yaşadığımız, kimilerine göre bunlar ''basit'' olay denilse de ben '' Basit ama gerçekler'' diyorum.
Ortaca’da Belediyemizin organizasyonu eşliğinde bir festival sezonu yaşandı. İnsanlar bir nebze olsun dertlerini unutup eğlendi.
Fakat festivalde bile gruplaşmalar oldu. Kimileri ''çok güzeldi'' dedi. Kimileri ''ne gerek vardı?'' dedi. Kimileri de neden dediğini bile bilmeden ''fiyaskoydu'' dedi.
Festivalde olması gereken bir protokol vardı. Kimileri onu bile eleştirdi.
O protokolün gözleri önünde bile istenmeyen olaylar yaşandı.
Gerçeklere inanılmadı dedikodulara göre kimileri alkışladı, kimileri yuh çekti. 
Biz nasıl bir toplum olduk böyle.
Festivalin son günüydü manyağın psikopatın birimi desem geldi Tepearası mahallemizde ormanı tutuşturdu. Rüzgarın yönünün ters olması nedeniyle yerleşim bölgesinden uzaklaşan yangını 9 uçak 6 helikopter ve devletin tüm imkanları ile vatandaş işbirliğiyle saatler süren çalışmayla söndürdük.
Dün çoluk çocuk maaile Göce'ğe gidiyorduk . Tünele çıkan rampa üzerinde yol bomboş olmasına rağmen 80 km hızımı koruyarak rampada yol alıyordum. Arkamdan gelen 48 plakalı Ford Transit marka araç yol boş iken beni sollamayıp, sağ şeritte sellektör yapıp durarak  benden yol istiyordu.
Kardeşim sağ şeritteyim ve rampada o anda sadece ikimiz varız. Solumdan bas git işte diyerek kendi kendime söylenirken soluma geçti, yanıma geldi hızını azaltıp beni tahrik ve taciz etmeye başladı. Ya sabır dedim.
Bulaşmadım geçti gitti.
Dönüşte Ortaca’ya geldim. Araçta önde eşim ve arkada kızım ile torunum oturuyor. Cengiz Topel caddesinden Cumhuriyet Caddesine geçiyorum. Elif Böreği geçtim. Yol her zamanki gibi sağlı sollu park eden araçlarla dolu. Ayağım gazda değil frende gidiyorum çünkü aracım otomatik vites. Birden bire sağ taraftan bir  vatandaş ve yanında 12-14 yaşlarında kız çocuğu ile kaldırımdan arabaların arasından önüme çıktı. Frene bastım. Hepimizde kemer takılı olduğundan düşük viteste ani ve sert frene basıldığında araç kullananlar bilir koltuklardan öne itilirsiniz.
Neyse durdum.
Geçin dedim. Adam geçti kızı tereddüt ediyor . Fakat anladım çocuğun psikolojisini. Hareket etmeden elimle işaret ettim. ‘’GEÇ’’ işareti yaptım. Çocuk bekledi, bende bekliyorum. Geçmedi. Bu sefer ben geçeyim diyerek ayağımı gazdan çektim. Araba hareket etti.  çocuk yine önüme atladı, geçmek istedi. Ben yine frene bastım ve çocuğa. ''Kızım dikkat beni de panikletiyorsun dedim.
Bu sefer çocuktan haberi bile olmayan iri kıyım şahıs olanlardan bile haberi yok, geri döndü bana yaklaştı en az iki buçuk katım kadarda iri biri ‘’Ne o dövcen mi? ’’ diyerek yaklaştı. Sıcak başına vurmuş belli. ‘’Beyefendi baba olarak çocuğuna sahip çıkmıyorsun bırakıp geçiyorsun. Benim neden ikaz ettiğimi bile bilmeden üzerime geliyorsun’’. Dedim ve gaza bastım. Kısacası KAÇTIM 
Ne oluyor bize diyorum halen.
Neyse akşam oldu çocuklar Dalyan’a inelim dediler. İndik. Cadde tıklım tıklım araçla dolu park edecek yer yok. Çocukları araçtan indirdim. Ben sizi bulurum diyerek Migros un arka sokağında bir şekilde park yeri olacağını bildiğimden , oraya yöneldim. Dalko Balık satış yerinin önünde İstanbul plakalı bir bayan hem kaldırıma hem de yaya geçidine park etmiş, kendisini ‘’inanın gayet kibarca uyaran’’ Jandarma trafik görevlisi Astsby’ a ‘’nereye gideyim her yer dolu. Biz yabancı olduğumuz için mi uyarıyorsunuz’’ diye itiraz ediyordu. Astsby ise kibar bir dille ‘’hanımefendi hem yaya geçidine park ediyorsunuz hem kaldırıma. Ayrıca sizin burada durmanız trafiği de aksatıyor, şişiriyor. Bakın şu ileriden sola girin oralarda boş yer var’’ diyor. Tamda benim gideceğim yeri işaret ediyor. Ya sabır diyerek ben arabamı park edecek yer buldum . Yani herkesin bir mazereti oluyor ama hiç karşı tarafı dinleyip düşünmüyoruz.

Sonrada herkes ‘’Ben haklıyım’’ diyor.
Dün yine üzücü bir olay yaşandı.
Genç bir polis memuru intihar etti. Daha doğrusu öyle denildi.
Kendisini , trafikte tartıştığı bir avukatı darp etmekle suçlanınca, altındaki aracında lüks oluşuyla tanıdık. Medya da bir anda Maserattili polis’’ diye tanındı genç polis.
Aslında Araç normal bir binek araç olsaydı olay hiç bu duruma gelmeyecekti.
Karısı ''ben zenginim'' dedi..
Tanıyanları bilmem ama tanımayanlar inanmadı ve umursamadı bile.
Fakat, her hangi biri intihar etseydi belki haber değeri bile olmayacaktı.
Bizde yaptık haberini ama ben sayfamda yorumlara kapattım.
Bu polis memurunun Bir avukatla neden tartıştığını neden onu darp ettiğini veya olayın bir evveliyatı olup olmadığını ,olay da başka tahrik unsurları var mıydı? hiç araştırılmadı. Polis Lüks aracı ve kendisinin polis oluşu nedeniyle gündeme taşındı.
Belki de yargısız infaz denilen şey bu olsa gerek.
Ölümünden sonra onu tanıyanların yaptığı yorumlara bakıyorum. Kişiliği hakkın da güzel şeyler söyleyip yazanların bir çoğunu da tanıyorken . Vicdanen üzüldüm, kafam da karmakarış oldu.
Genç polis belki de kendine yapılan haksızlığı hazmedemedi ve kafasına sıktı. Bu da benim düşüncem. İnşallah bu konu aydınlığa kavuşur ve o da mezarında rahat uyur.
Ne diyeyim.
Daha doğrusu
Biz neden böyleyiz, diyordum.
Gerçekten.
Neden böyleyiz?.