Bildiğiniz üzere ülkemiz, 14 Mayıs 2023 tarihinde çok önemli bir seçime girecek. Peki bizler, oy vermeden önce mevcut seçim sistemine ne kadar hakimiz ? Özellikle; ittifaklar, ortak liste, d'hont sistemi derken seçmenin aklı oldukça karışmış vaziyette. Bu haftaki yazımda, bu hususlar hakkında değerlendirmelerde bulunacağız. Keyifli okumalar.
 
Bildiğiniz üzere 14 Mayıs'ta iki seçim yapacağız. İlki Cumhurbaşkanlığı, ikincisi ise Milletvekilliği seçimi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde işler biraz daha kolay. Her ne kadar Sn. Muharrem İnce seçimden çekildiğini açıklamış olsa da, pusulada yine 4 aday olacak. Bu adayların isim ve fotoğraflarının altındaki kutucuklardan sadece birine mühür basılması, kullanılan oyun geçerli sayılması için yeterli. Adaylardan herhangi birisi ilk turda %50'nin üzerinde oy alırsa doğrudan Cumhurbaşkanı seçilecek. Eğer ilk turda hiçbir aday bu yeterliliği sağlayamazsa, seçim ilk turda en yüksek oyu alan iki aday arasında ikinci tura kalacak. İkinci turda ise, en yüksek oyu alan aday yeni dönemde Cumhurbaşkanı olarak görev yapacak.
 
Fakat TBMM seçiminde işler biraz daha karmaşık diyebiliriz. 14 Mayıs seçimlerinde d'hont sistemi dediğimiz seçim sistemi uygulanacak. Bu sistemi kısaca şu şekilde özetleyebiliriz: "Bir seçim çevresinde her partinin aldığı oy toplamının, aldığı her vekil için, sırasıyla 2’ye, 3’e, 4’e ... bölünmesi ve o seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bu işleme devam edilmesi." Örneğin Muğla seçim çevresinden örnek verecek olursak, 100.000 oy alan bir partinin bir milletvekilliği hakkı kazanması halinde oyu önce 50.000'e (100.000/2), iki milletvekilliği hakkı kazanması halinde ise oyu 33.000'e (100.000/3) düşecek ve 7 milletvekili dağıtılana kadar bu işleme devam edilecek. Her parti için bu şekilde yapılan hesaplamalar sonucu Muğla açısından 7 milletvekili dağılımı yapılacaktır.
 
Ayrıca, 6 Nisan 2022 günü değişen Seçim Kanunu ile birlikte, yeni sistemde 2018 yılından farklı olarak, bir partinin tek başına aldığı oy bir seçim bölgesinde milletvekili çıkarmaya yetmez ise, bu oylar ittifak içerisindeki diğer partilerin oylarına eklenmeyecektir. Yine değişen Seçim Kanunu ile %10 olan baraj %7'ye çekilmiştir. Yani diyelim ki A ve B partisi ittifak halinde ve aldıkları toplam oy 3 milletvekili çıkarmak için yeterli. A partisi tek başına 2 milletvekili çıkarabiliyor, ancak B partisinin aldığı oy oranı %7'nin altında. Bu durumda, her ne kadar bu iki parti ittifak olsa da, B partisinin aldığı oy, A partisinin oyuna eklenmeyecek ve deyim yerindeyse boşa gidecek. Dolayısıyla o seçim bölgesinde A partisi 2 milletvekili çıkarırken, B partisi ise hiç milletvekili çıkaramayacak, 1 milletvekili rakip olan diğer partilere kayabilecektir. Bu nedenle, verdiği oyun daha etkili olmasını isteyen vatandaşların, oy verdiği partinin o seçim bölgesinde %7 oranında oy alıp  alamayacağını daha iyi tartması gerekmektedir. Nitekim oy pusulasına baktığımızda da, daha düşük oy oranlarına sahip partilerin, kendi parti listelerinden değil de, daha yüksek oy oranlarına sahip olan ittifak partilerin listelerinden seçime girdiklerini görmekteyiz.
 
Evet, görüleceği üzere yeni seçim sistemimiz çok bilinmeyenli ve oldukça karmaşık gözüküyor. Burada yapılması olası en büyük eleştiri, belki de bir seçmenin aslında hiç oy vermeyi düşünmeyeceği bir partiye ve milletvekiline, istemeden de olsa oy verebiliyor oluşudur. Çünkü, biraz önce bahsini ettiğim az oy oranına sahip partilerin, daha fazla oy oranına sahip diğer partilerin listesinden seçime girmesi, belki de kendi partisiyle girmiş olsaydı kazanma ihtimalinin bulunmadığı bir milletvekilliği koltuğuna 5 yıl boyunca oturması anlamına gelecektir. Tabi burada demokratik yönetim anlayışının, gerçekten de uygulanan bu seçim sistemine gerçek anlamıyla yansıyıp yansımadığı da oldukça tartışılmalı gözüküyor.
 
Bu haftaki yazımda, daha önceki konulardan biraz farklı olarak sizlere oldukça karmaşık olan mevcut seçim sistemini ve olası sonuçlarını izah etmeye çalıştım.