Türk Borçlar Kanunu (TBK) madde 77'ye göre, haksız kazanç elde eden kişi, zenginleştiği değeri geri ödemekle yükümlüdür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesi uyarınca, haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Kanun metnine göre, bir başkasının parasını ya da malını hukuken geçerli bir neden olmadan elinde bulunduran kimseye karşı sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı 'icra takibi/alacak davası' açılabilecektir.
Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak davaları genellikle, hukuken geçersiz olan sözleşmeye dayalı olarak tarafların birbirlerine verdikleri mal veya paranın iadesini istemesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Kanun gereği tapuda yapılması zorunlu olan taşınmaz satışının tapuda değil de, taraflar arasında adi yazılı bir sözleşme ile yapılması halinde, taraflar sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği birbirlerine verdikleri edimleri geri isteyebilirler.
Fakat ülkemizdeki yüksek enflasyon oranları ve menkul ve gayrimenkul mallardaki ani fiyat artışları, özellikle para borçlarında kimi zaman alacaklıları tatmin etmemekte ve mağduriyetlerine yol açmaktadır. Burada da karşımıza, özellikle Yargıtay içtihatları ile Hukuk sistemimizde yer edinmiş olan “Denkleştirici Adalet” ilkesi çıkmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi gereği, alacaklının ödemiş olduğu bedelin dava tarihinde ulaştığı alım gücü, TÜFE oranları, altın ve döviz kurlarındaki artış ile maaş artışları gibi kriterler dikkate alınmakta ve asıl alacağın hesaplanması noktasında adalet sağlanmaya çalışılmaktadır. Burada Yargıtay’ın kıstas olarak ele aldığı husus; döviz, altın, ticari / yasal faiz, memur maaşları, tüfe, asgari ücret artışı gibi nüansların tamamının bir arada değerlendirilmesi ve alacaklının dava tarihindeki alacağının güncel koşullara göre uyarlanmasıdır.
Nitekim bu hususta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2017/13-2618 K. 2020/184 sayılı ilamı emsal niteliğindedir. Kararda: “Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.” denilerek, Kanunla öngörülmemiş olan bu ilkenin, vatandaşlar lehine genel bir uygulama halini alması hedeflenmiştir.
Sonuç olarak denkleştirici adalet ilkesinin talep edilmesi ve uygulanması ile birlikte, ülkemizde yüksek enflasyon nedeniyle zarara uğramış olan alacaklıların mağduriyetlerinin bir nebze olsun giderilmesine fayda sağlanabileceğini ifade edebiliriz.