Doğrusunu isterseniz, biz gazetecilerin en kolay yazılarından biri olan “ilk gün yazısı” için bu kadar zorlanacağımı hiç düşünememiştim. An itibariyle üzerinden dokuz gün geçen deprem felaketinin acısı ülkemizin tamamında paylaşılırken Muğla merkezli bir gazete olarak “büyük felakete” kayıtsız kalmamız elbette beklenemezdi. Öyle de oldu. Ülkece acısını derinden hissettiğimiz bu süreci haber ve sosyal paylaşım mecralarımızda bire bir takip ettik ve aktardık.

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın

Dolayısıyla artık neden-sonuç bağlantılarına kafa yormak gerektiğini düşünüyorum. Şeyh Edebali’nin “insanı yaşat ki devlet yaşasın” sözü işte tam da bu noktada çıkış noktası olacak. Kabaca 725 yıl önce söylenen bu sözde insanı yaşatmak derken kastedilenden “açlığını gider” veya “iş bul” anlamını çıkarmamak gerekir. Aslında “insanına değer ver, eğit ve öğret” demektedir bu bilge adam. O ki Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Osman Gazi’nin babasıdır.

İmar aflarına dikkat

Bir deprem ülkesi olarak tanımlanan Türkiye’de yaşanan her depremden sonra veya seçimler öncesinde imar afları gündeme gelir. Bu durum işleyişin ne kadar sağlıksız olduğunun göstergesidir. Barış ve barışmak kavramları her ne kadar kulağa hoş gelse de sonuçları itibariyle bu türden barışmaların faturası hep ağır olmuştur. Ülkemizde en son imar affı 24 Haziran 2018 genel seçimleri öncesinde 6 Haziran 2018 tarihinde “İmar Barışı” adı altında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasayla imara aykırı, ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı olan yapıların kayıt altına alınması ve bu yapılara yasallık kazandırılması amaçlandı. Bu kapsamda yaklaşık 6 milyon konut “yapı kayıt belgesi” aldı. Deprem bölgesindeki 10 ilde ise bu barışmaya giren tam 294 bin binadan söz ediliyor. Bu arada yaklaşan seçimler öncesinde yeni bir imar affı teklifinin TBMM Meclis komisyonunda olduğunu belirtelim ki bu teklif depremden birkaç gün önce sunuldu.

Okulların kapanması kararı doğru mu?

Pandemi ile geçen iki yıllık süreçte ilkokuldan başlayıp üniversitelere kadar tüm okullarda eğitim-öğretim uzaktan yapılmaya çalışıldı. Ve uygulamanın sonuçlarına bakıldığında öğrencilerin başarı oranının ne denli düştüğü ortadadır. Özellikle 10 ilde büyük bir travma yaşandığı gerçektir. Ancak bu sarsıntı çocukları ve üniversite öğrencilerini okullardan uzak tutmakla önlenemez. Uzman görüşleri bu yöndedir. Hem küçük hem de yetişkin bireyler için okullar sadece akademik eğitim ve öğretim alanları değil mesleki tercihlerin ve sosyalleşmenin olgunlaştığı alanlardır. Tabi bu durum öncelikli olarak depremzedelerin barınma ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla öğrenci yurtlarının onlara tahsis edilmesinden kaynaklanıyor. Ancak henüz daha sezon başlamamışken yurdun pek çok yerindeki oteller hem barınma hem konfor alanlarının sağlanması için daha uygun olabilir.

Muğla’nın sosyal gelişmişlik düzeyi

Mademki Muğla merkezli bir gazeteyiz. Bu durumda yaşadığımız kentten bahsederek yazımızı tamamlayalım. Hem Muğla Valisi sayın Orhan Tavlı, hem Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Osman Gürün, hem de doktorları, sivil toplum kuruluşları ve tüm ilçeleriyle Muğla halkı deprem sonrasında hemen reaksiyon gösterdiler ve yardıma koştular. Artık Hatay ve Osmaniye’den misafirlerimiz var. Komşumuz Aydın ilinde de Adıyamanlı misafirlerimiz ağırlanacak uzunca bir süreliğine. Söz Muğla’dan açılmışken yarın kentin sosyal ve ekonomik gelişimine ilişkin bilgiler vermeyi planlıyoruz. Tabi ki olağan dışı bir gelişme olmazsa. İller bazında sosyo-ekonomik gelişmişlik (SE-GE) incelendiğinde İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Antalya, Bursa ve Eskişehir’in ardından 8’inci sırada yer alan Muğla’nın ilçeleri itibariyle durumunu yarın anlatmaya çalışacağım. Ama görünen o ki; Bodrum ve Marmaris her ne kadar ülke geneli ilçeler arası sıralamada üstlerde yer almaktaysa Fethiye, Ortaca, Dalaman ortalarda… Köyceğiz ve Kavaklıdere daha aşağılarda… Seydikemer ise neredeyse son sıralarda kendine yer bulabilmekte.