Kadastro işlemi, taşınmaz sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirleyerek hukuki durumlarını tespit ile hak sahipleri adına tescilinin sağlanması işlemlerine denmektedir. Bir arazinin önce kadastro çalışması yapılır, daha sonra bu çalışma ilan edilerek kesinleşir ve akabinde tapu kütüğüne işlenerek süreç tamamlanır. Peki bu zincirin ilk halkası olan kadastro çalışmasının, eksik ya da hatalı yapılması halinde mağduriyet yaşayan kişilerin başvurabileceği hukuki yollar nelerdir ? Bu hafta bu konuya değineceğiz. Keyifli okumalar.
Kadastro ölçümleri genellikle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından, ihale yöntemi ile taşeron firmalara yaptırılmaktadır. Özellikle bölgemizde, bazı arazilerin engebeli oluşu ve ulaşım zorluğu, bazılarının ise aslında tapu kaydındaki sınırlara aykırı olarak tel veya çitle çevrili oluşu gibi nedenler, bu ölçümlerin hatalı olmasına yol açabilmektedir. Peki hatalı şekilde düzenlenen bu tutanaklara karşı nasıl itiraz edilebilir?
Burada öncelikle kadastro tutanaklarının nasıl kesinleştiğine değinmekte fayda var. Bir mahalledeki taşınmazların tamamının kadastro çalışması tamamlandığında, kadastro tutanakları mahalle muhtarlığına asılır. Tarafların bu tutanaklara, askı tarihinden bir gün sonra başlamak üzere, 30 günlük süre içerisinde itiraz hakları bulunmaktadır. Çalışmalar sonucunda, taşınmazının yüz ölçümünün eksildiğini düşünen kimseler 30 günlük bu süre içerisinde Kadastro Mahkemesi'nde dava açmalıdır. Eğer bu süre içerisinde dava açılmaz ise, tutanaklar kesinleşir ve kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine tescil ettirilir.
Görüleceği üzere Kanun koyucu kadastro tutanaklarına karşı yalnızca 30 günlük bir itiraz süresi öngörmüştür. Ancak tüm bu işlemler yapılırken taşınmazın bulunduğu mahallede bulunmayan kişilerin, bu kadar kısa bir sürede bahsini etmiş olduğum bu işlemleri gerçekleştirebilmesi çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Kaldı ki, çoğu zaman vatandaşlar kadastro işlemlerinin tamamlandığından ya da tutanakların muhtarlığa asıldığından bile çok daha sonra haberdar olmaktadırlar. Bu nedenle bu kişilerin, kadastro tespitine karşı Kadastro Mahkemelerinde dava açabilmeleri mümkün olmayacaktır. Ancak, bir ihtimal daha var.
Kadastro Kanunu'nun 12.maddesine göre: "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz." Görüleceği üzere bu maddeyle; bu işlemler nedeniyle bir hak ihlaline uğradığını iddia eden kimselere, kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl içinde tapu iptal ve tescil dava açma hakkı tanınmıştır. Hatta, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, bir kararında; davayı açma hakkı bulunan kişinin 10 yıllık hak düşürücü süre geçmeden önce ölmesi hâlinde, mirasçılar tarafından açılacak tapu iptal ve tescil davasında 10 yıllık sürenin dahi aranmayacağına ilişkin bir karara hükmetmiştir. Dolayısıyla bu 10 yıllık sürenin dahi birtakım istisnalarının bulunduğunu da belirtelim. Ama biz yine de, kadastro tespitine itirazın askı tarihini izleyen ilk günden başlayarak 30 gün içerisinde, kesinleşen kadastro tespiti doğrultusunda tutulan tapu kaydının iptali davasının ise, tutanağın kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık bir hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğini bilelim.
On yıllık süre içerisinde açılması gereken bu dava, kadastro tespitleri sonucu taşınmazının yüz ölçümünün haksız bir şekilde azaldığını iddia eden kimseler tarafından, eksilen kısım kimin/kimlerin arazine eklenmiş ise, o taşınmazın malikine/maliklerine karşı açılmalıdır.
Bu haftaki yazımızda kısaca kadastro tespitine itiraz ve tapu iptal ve tescil davalarını izah etmeye çalıştık. Herkese sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.