Travma ve Afet Üzerine konuşan Doçent Dr. Aslı Taylı , “Ruhsal travma ne yazık ki yaygın olarak görülen, kadınları, erkekleri, çocukları ve aileleri etkileyen bir halk sağlığı sorunu. Dünya nüfusunun neredeyse beşte birinin yaşamları boyunca en az bir doğal afetle karşılaştığı bilinmektedir. Genellikle yoksul ve çeşitli yetersizlikleri, yoksunlukları bulunan ülke ve toplulukların afetlerden daha fazla etkilendiği bilinmektedir. Afetler yaşandıkları topluluklarda başta depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete bozuklukları olmak üzere pek çok ruhsal hastalığa yol açar. Genel toplum çalışmalarında travma sonrası stres bozuklukları yüzde 5-15 arasında değişirken, toplumsal travmalar ve afetler sonrasında bu oranların çok arttığı, afet sonrası ilk yıllarda yüzde 30-40 düzeylerinde değişebildiği, yıllar geçtikçe yaygınlık oranlarının azaldığı, yine de ortaya çıkmasından yıllar sonra bile afetlere bağlı ruhsal hastalıkların önemli bir halk sağlığı sorunu bilinmektedir” dedi.

Psikolojik İlkyardım hakkında bilgi veren Dr. Öğretim Görevlisi İrem Eker, “İlk yardım denildiğinde ilk aklımıza fiziksel müdahale gelirken, psikoloji çoğu zaman göz ardı ediliyor. Travmaya maruz kalan kişilere doğru yaklaşım büyük önem taşıyor. İlk yardımda iletişim kurulurken büyük bir hassasiyet gösterilmeli, beklenmedik ani tepkilere saygı duyulmalı. Gergin, öfkeli ve aşırı üzüntülü olabilir. İlk yaklaşımda ‘ben sana yardım etmeye geldim’ mesajını vermeden kendisine zaman tanınmalı ve hemen beklenti içine girilmemelidir” diye konuştu.

Araştırma Görevlisi Dr. Merve Cesur Atintaş ve Araştırma Görevlisi Gülten Gülada ‘Çocuklarda ve Ergenlerde Depremin Etkileri’ konusunda bilgi verdiler. Konuşmacılar, “Okul öncesi çocukluk dönemi 2-5 yaş grubundaki çocuklar yaşadıkları duyguları sözel ifade edemeseler de kaygılı ve üzgün olduklarını davranışlarıyla gösterebilirler. Bu dönemde çocuklar anne babaya aşırı bağlanabilir, onlardan ayrı kalmak istemeyebilirler. Karanlığa veya hayvanlara karşı korku duyabilir. Aniden, yüksek sesle, hıçkırarak veya yardım istercesine ağlama nöbetleri görülebilir. Uyku düzeni değişebilir. Sıklıkla ağlayarak uyanma, parmak emme, yatağı ıslatma, yemek yemek istememe gibi davranışlarda gerileme yaşanabilir. Okul çağı çocukluk dönemi 6-11 yaş grubundaki çocuklar, artık olayların farkına varabilecek olgunluğa ulaşmışlardır. Ayrıca bu dönemde okul ve arkadaşları çok önem taşımaktadır. Arkadaşlarını kaybetme ya da arkadaşlarından ayrılma gibi bir korku oluşturabilirler. Ayrıca ailelerinden ayrı kaldıklarında muhtemel bir deprem anında yakınlarına ulaşamama korkusu nedeniyle çocuklar ailelerinden ayrı kalmak istemezler. Bu dönemde çocuklarda dikkat toplamada zorluklar, okul başarısında düşme ya da okula gitmeme, okuldayken davranış bozuklukları görülebilir. Öfke, saldırganlık veya özgüven kaybı yaşanabilir. Mide bulantısı, baş dönmesi, duyma ve görme bozuklukları gibi strese bağlı fiziksel rahatsızlıklar baş gösterebilir ve uyku problemleri, hava şartlarından korku duyma gök gürültüsü, şimşek görülebilir. Ergenlik Dönemi 12-17 Yaş Ergenlik dönemi çocuklarda arkadaş ilişkileri çok önemlidir. Bu yaş grubundaki çocuklar arkadaşlarından yakın ilgi bekler, arkadaşları tarafından korkularıyla ve diğer tüm duygularıyla kabul edilmek isterler. Ayrıca ailelerinden bağımsız olma isteğinin yanında suçluluk duygusu da yaşayabilirler. Bu dönemde dünya ve kendi gelecekleri hakkında olumsuz davranışlar oluşturabilirler. Kendi korkuları ve travmaya verdikleri tepkilerle ilgili endişe; özellikle kendilerini suçlu ve çaresiz hissetme gibi tepkilerinin anormal olup olmadığını merak etme yaşayabilirler. Ayrıca iştah ve uyku sorunları, günlük etkinliklere karşı ilgi kaybı, okul sorunları yaşayabilirler. Travmatik yaşantıdan sonra almak zorunda kaldıkları sorumluluklar nedeniyle yetişkinliğe erken girme, anne babalarla çatışma ve tartışmaların artması görülebilir” dedi
Panele Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Turhan Kaçar, Akademisyenler, konuşmacılar, öğretim üyeleri ve depremzede vatandaşlar katıldı.

Kaynak:İHA