Uzman psikolog Cemre Soysal'ın yorumları şöyle: "sosyal medya kullanıcıları, parayla kurduğu ilişkilere göre üçe ayırılır. Bu grubun ilki doğrudan sosyal medyadan para kazanan insanlar. Diğeri, para kazandığı konuyu sosyal medyadan sunan insanlar. Üçüncüsü ise; oluşturmak istedikleri popülerlikle sosyal medyadan para kazanmaya çalışan insanlar. Polat çiftinin ilan ettiği gösterişin yokluktan çıkmış olması olası. Çiftin “Ben hiçken, şu kadar para kazandım ve başardım. Siz de bunu görün” gibi bir bakış açısına sahip olabilirler.
Ayrıca sosyal medya olmasaydı da bunu başka yerlerde görürdük. Bu insanların yeni keşfettikleri zaafı değil. Sosyal medya, normalde ulaşamayacakları insanlara da ulaşmalarını sağlıyor.
Bu tip bir bakış açısı, sosyal medyada hatırı sayılır bir kitle oluşturabilir. ‘Bu kişiler benim için de potansiyel bir ihtimal ifa ediyor’ kısmına aldanmak insanın çok temelde düşeceği bir tuzak.
Buradaki temel sorun, dijital para kazanma yöntemlerinin ortaya çıkması ve pandemi sonra yaşanan ekonomik krizin, insanların “fast food” gibi “fast zenginleşme” hayalini ortaya çıkarması.
Bu insanlar da, bu hayali olan kişilere bunun mümkün olabileceğini gösteriyor. Beş yıl önce hiçbir şeyi yokken, bir anda altın kahveler içiliyor.
Bu insanların konuşma tarzları, evlerindeki ufak yerlerden yakaladıkları detaylar, halka iniyormuş gibi yaptıkları şeyler oluyor. Halkın giydiği pijamadan giyiyor gibi gözüküyor. ‘Ay anacım’ gibi laflarla konuşuyor. Onların kelimelerini kullanıyor. Bu da dolayısıyla özellikle takipçilerinin, ‘Çok paraları var ama bir taraftan da bizim gibi’ diye hissetmelerini sağlıyor.
Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Sinan Alper ise; çifti şöyle inceliyor:
"Madalyonun diğer yüzü hep var. Bu işlere girmenize sebep olan kişilik özellikleri bu çöküşünüzü de hazırlıyor. Aynı kişilik özellikleri bu sefer fazlasıyla gösteriş yapma, diğer insanların üzerine çıkma, onlardan daha iyi olma, en iyi olmayı da beraberinde getirebiliyor. Örneğin insanların sizin şatafatlı videolarınızı izlerken duyacağı hisse karşı tamamen duyarsız olma, gelen eleştirilere daha yüksek sesle cevap verme gibi. İnsanları yasa dışı işlere sokan kişilik özelliklerinin, işler devam ettiği sırada bunlardan böbürlenmesine neden olan özellikleriyle paralellik gösterebilir. "
Peki bu insanlar neden gösterişli hayatlarını gösterme ihtiyacı duyuyorlar?
Cemre Soysal’a göre mutlak surette bu insanların parayla olan ilişkilerine, var olsa da olmasa da paranın bu insanlar için ne anlam ifade ettiğine bakmak gerekiyor.
“Dürüst olalım, paraya ihtiyacım yok diyen hiç kimse yok” diyen Soysal, elde bir miktar para olmasının ardından insanın bununla ne yapacağının çok önemli olduğunu kaydediyor.
“‘Param olsun, ben dünyayı gezeyim’ demek başka bir şey, sadece ‘Param olsun’ demek başka. Çünkü paramın olması benim için bir şey ifade ediyor.”
Çiftlikbank’ın sahibi Mehmet Aydın ve Dilan Polat için de bu durumun geçerli olduğunu ifade eden Soysal, şunları ekliyor:
“Türkçe'de ‘sonradan görme’ dediğimiz bir tabir var. Gördüğü bir şey yok, para görmediğinin üstünü kapatacak bir makyaj gibi bu insanların hayatında.
“Çünkü paranız olduğunda zamanla yapabilecekleriniz, onu neyin aracı olarak kullanacağınıza dair vizyonunuz gelişiyor. Bu yavaş yavaş gelişecek bir şey. Siz bir bitkiyi çok çabuk büyüsün diye normalde alacağının beş katı kadar sularsanız o bitki çürür. Sağlıklı büyüyebilmesi için onu vaktinde sulamaya ihtiyacınız var. Para, insan gustosunda böyle bir etkiye sahip.”
Sinan Alper ise bu konuda, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türk kültüründe de gösterişin saklanan bir varlık olduğunu dile getiriyor.
Türk halkının “gözüne sokmayalım, nazar değer” gibi kültürel kodlara sahip olduğunu belirten Alper, Polat çifti içinse; durumun bununla taban tabana zıt bir noktada olduğunu söylüyor:
“Burada kişisel bir ihtiyaçtan da kaynaklanıyor gibi.”
Yasa dışı yollarla para kazandığı kesinleşmiş suç dünyasındaki insanlardan profillerini mümkün olduğunca gizlemelerinin beklenebileceğini söyleyen Alper, ancak genellikle bunun tam tersinin yaşandığını da dile getiriyor.
Alper, “Zaten o kişiyi kanunları görmezden gelecek şekilde suç dünyasının içine iten özellikleri de bu dürtüselliği kapsadığı için, elindekiyle şov yapması da beraberinde geliyor” diyor.
“Mesela uyuşturucu ticareti yapan insanların göz önünde olmamak için düşük bir profil çizmeleri gerekir. Ama en pahalı arabaları alırlar, en pahalı yerlerde tatile gider ve bunu paylaşırlar. Bunun birçok örneği var.
“Aynı özelliğin bir yandan suç dünyasında başarı getirmesi, diğer yandan da çok fazla kafasını kaldırdığı için de yakalanma ihtimalini artırması, çift yüzlü bir madalyon gibi.” derken;
Cemre Soysal burada; insanların sosyal medya kullanımında gösterişli hayatını paylaştıkça paylaşmasının tamamen ihtiyaçlarla alakalı olabileceğini savunuyor.
Paranın elde edilen görünürlüğü, tanınırlığı artırmasının, bu insanların hayatlarında bir ihtiyaca karşılık gelmesi durumunda bu paylaşımların da sürekli olarak artmasının olağan olduğunu belirten Soysal, şunları ekliyor sözlerine:
“Ödüllendirilen davranış her zaman artar. Eğer görülmek, bilinmek, tanınmak, onlar için bir ödül anlamına geliyorsa, bu ödülü aldıkça daha çok yapmaya devam ediyor. İşin bir yerinden sonrası da zaten görünürlükle de para kazanmaya başladığı için artık yumurta-tavuk ilişkisine dönüyor. Bu sosyal bir sermayeden çıkıp, kapital bir sermayeye dönüşüyor.”
Sinan Alper ise; gösterişli hayatın sosyal medyaya yansımasının birçok insanın potansiyel olarak yapabileceği bir şey olabileceğini düşünüyor.
Ama bunun için öncelikle insanların zengin olması gerektiğini belirten Alper, “Bunu pratikte böyle gözlemleyemeyeceğiz çünkü böyle zengin çok az insan var” diyerek konuya dair son cümlelerini söylemiş oluyor.