Geçen hafta sonuna doğru Dalyan’da bir mekanda otururken bir takım kişilerin önce sözlü sataşmalarına maruz kalan bunun üzerine mekandan çıkan Haber48 imtiyaz sahibi Metin Gire’ye yönelik kışkırtıcı eylem daha sonra fiili bir saldırıya dönüşmüş ve darbedilmişti. Olayla ilgili kolluk kuvvetleri ve adli makamlarca başlatılan soruşturma çok yönlü olarak sürdürülüyor olmakla birlikte saldırının geçmişten gelen izler taşıyıp taşımadığının da kamuoyunca bilinmesi gerekiyordu. O nedenle Gire ile Haber48 ekranlarında hem saldırıyı hem de bu saldırıya zemin hazırlayan haberleri konuştuk. Röportajın ana fikri “doğruları yazmaya devam edeceğiz” oldu.

Kamuoyunun İlk Defa Haber48 Aracılıyla Tanık Olduğu Üç Haber

Tarihi ve arkeolojik sit alanı olan Martı Koyu’ndaki marina ve benzeri yapılaşmayı gözler önüne seren haberler, bir Özel Eğitim Kurumu’na ilişkin kurumun eski ortağı bir isimle yapılan yayın ve Dalaman Havalimanı üzerindeki bir otele ilişkin imar usulsüzlüğü haberlerinin öznesinde olan kişiler Mehmet-Eylem Tan ile saldırıyı gerçekleştirenler arasındaki bağlantıya dikkat çeken Haber48 imtiyaz sahibi Metin Gire, doğruluğundan emin olarak yapılan bu haberlerle ilgili karşı taraftan bugüne kadar hiçbir tekzip-yalanlama veya mahkeme kararı gelmediğini ifade ederken kendilerinin de önceliğinin devletin zarara uğratılmaması olduğuna dikkat çekti. Gire, “devletin kasasına girmesi gereken para girmiyorsa bizim işimiz de tam da orada başlar. Çünkü bunu adı yolsuzluktur. Ulaştığımız belge ve bilgilerle bu iddialar doğrulanırsa biz de gazeteci refleksi ile hareket ederiz” dedi. Bu konuda bize yapılan saldırı sonrası pek çok gazeteci meslektaşından ve isimden destek mesajaları geldiğini belirten Gire, “Canan Baykız ve Cemal Demirtaş gibi isimler bize destek verdiği için kendilerini de bir karalama kampanyasının içinde buldular. Sahte bir kaç hesaptan çok sayıda mesaj aldılar. Hatta belaltı saldırılara uğradılar ama duruşları çok netti. Bizi yalnız bırakmadılar. Elvan Göçer ve Cüneyt Erdan da aynı şekilde. Ve ben bu net duruş için bir kez daha buradan kendilerine teşekkür etmek isterim. Ayrıca biz seçim döneminde her partiye eşit mesafedeydik. İnsanların parası olabilir siyasi gücü olabilir ama herşeyi yapma hakkını kendinde bulamaz ” şeklinde konuştu.

Saldırı ve Sonrasında Yaşanan Gelişmeler

Saldırı anının ve öncesinin görüntülerinin avukatı aracılığıya alındığını söyleyen Gire, “olay anında bir arkadaşımla Dalyan’da bir mekanda oturuyordum. Mehmet Tan’ın geldiğini gördüm. Alkollüydü ve kalabalık bir grup halinde sürekli oturulup kalkılıyor. Dışarı çıkılıp tekrar mekana giriliyor. Diğerlerinin hiç birini tanımıyorum. Mehmet Tan’ın arkamdan sürtünerek geçmesi, oturduğum masanın etrafında dolaşıp ‘sen bittin’ diyen veya tehdit bakışları atan birilerinin olmasıyla işin boyutunun değişeceğini hissettiğim anda kalkmak istedim ve kalktım. Dışarıya çıkıp aracıma yöneldiğinde arkamdan birilerin bağırdığını duydum. Artık sesler yükselmiş küfürler başlamıştı. Aracıma binemeyeceğimi anlayınca koşarak oradaki benzin istasyonuna geçtim. O kovalamaca esnasında çelme takılıp yere düşünce yumruklarla başıma vurmaya başladılar. Sonrasında gözümü Ortaca Devlet Hastanesi’nde açtım. Sonrasında şikayetçi oldum ve konu artık mahkemeye intikal etmiş durumda. Ama burada şunu eklemek isterim. Her ne kadar Mehmet Tan ‘konuyla ilgim yok’ dese bile tutanaklara yansıyan saldırganlardan birinin yeğeni Mustafa Akyıldız olduğu diğerinin de eşi Eylem Tan’ın seçim propagandası sürecinde işlerini takip eden Umut Gülsat  olduğu ortaya çıktı” diye konuştu. 


Mesleki Dayanışmanın Güzel Örnekleri

Tabi ki bu darp girişimine kayıtsız kalmayan gazeteci arkadaşlarımız da oldu. İşte onlardan iki isim ile gün içinde yaptığımız telefon bağlantılarını ekrana taşıyalım. Muğla Gazetesi’nden Canan Balkız ve Cemal Demirtaş bakın saldırıya ilişkin neler söylemişler.

Canan Balkız: “Biz gazeteciler olarak tabi ki böyle bir saldırıya kayıtsız kalamayız. Hatta darp edilen arkadaşımızın da mesleki dayanışma adına yanında olmalıyız. Bu etik dışı bir saldırı, üzücü olmuştur. Bizim desteğimiz gazeteciliğin yaşatılması ve itibarının  ciddi anlamda korunması adına da olmuştur. Kınıyoruz. Ama biz kınadığımız için her ne kadar fiziksel olmasa da itibarımıza yapılan darp var. Sosyal medya üzerinden ve bir kişinin kaleminden çıktığı belli olan bu sosyal darpla karşılaştım. Benim ‘Muğla Güncesi’ adıyla beşinci yılına giren köşe yazısı ve programları olan biri olarak bu olayda benim de dolaylı olarak hedef alınmam ilginçti. Sonuç itibariyle bizler gazeteci olarak ulaşılması kolay insanlarız. Ola ki bir sosyal medya paylaşımımızda asılsız veya yalan bir haber ya da bilgi varsa ve bu karşıdaki kişileri üzen, kıran ve yıpratan bir şeyse anlayabilirim ama bizim yaptığımız bilinirliği herkesçe bilinen bir haber sitesinde tekzip de almamış bir haber sonrasında bir meslektaşımızın saldırıya uğramasıydı. Biz de bunu kınadık. Bunun üzerine bizim itibarımıza yönelik saldırılar başladı. Karşımızdakilerin akıl ve vicdan dengeleri böyle bir şeye nasıl izin verdi bilemiyorum. Ve bunu hangi zemine dayandırdılar. Ama ben burada Muğla gazetecilerini çatısı altında toplayan örgütlerin de olay karşısında sessiz kalmasını anlamıyorum.  

Cemal Demirtaş: “Öncelikle Metin kardeşime yapılan bu saldırıyı hiç bir şekilde tasvip etmem mümkün değil. Geçmiş olsun diyorum. Yapılan haberlere ilişkin elde bilgiler ve belgeler var. Sonrasında yapılan saldırıda fiili bir suç var. Elbette bu durumda bizim de söyleyeceklerimiz olacaktır. Muğla’da bir basın mensubu arkadaşımıza yapılan böyle bir saldırı bizim açımızdan asla kabul edilemez. Beni etkileyen bir başka önemli nokta da ben bu fiili işleyen kişilerle aynı fikri camiada yer alıyorum. Çünkü biz tüm Türkiye’yi birleştiren, kucaklayan bir siyasetle ortaya çıkan kocaman bir partinin içindeyiz. İçimizden böyle birilerinin buna tevessül etmesine asla göz yummayız. Dolayısıyla benim için biraz daha üzücü ve düşündürücü... Bu durumda susmamam gerekiyor. Ben de bunu yaptım ve yapmaya devam edeceğim. Çünkü hiç kimse burada siyasi saiklerle ve kariyerini kullanarak kendisini daha büyük yerde göstererek susturamaz, sindiremez ve tehdit edemez. Ben siyasi kimliğim olmakla birlikte 30 yıl boyunca hiç bir şekilde kimse için ‘belaltı’ yazıya imza atmadım. Ancak gelinen noktada size yapılan bu saldırıyı kınadık ve peşinden sahte bir hesap üzerinden bize saldırılmaya başlandı. Olayla hiç ilgisi olmayan ailemle ilgili iftiralar da atıldı. Buna asla müsaade edemeyiz ve gereken cevabı verdik.