Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Beştepe'de toplanan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi 3 saat 15 dakika süren bir görüşme gerçekleştirdi.
Erdoğan, toplantının ardından önemli açıklamalarda bulundu. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar:
"Bir fetret yaşayan muhalefetin belediyeleri gerçek belediyecilikle buluşturacağız. MGK toplantısında pek çok konuyu ele aldık. Terör kaynağında yok etme stratejimizi başarıyla uyguluyoruz. Bundan 40 sene önce milletimizin başına musallat edilen terör belasından Türkiye’yi tamamen kurtarmakta kararlıyız.
"TÜRKİYE'NİN GÜNEYİNDE TERÖR YAPILANMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ"
Buradan Türkiye’yi terör örgütü eliyle sıkıştırmaya çalışanlara sesleniyorum, Türkiye’nin güneyinde ve Suriye’nin kuzeyinde kesinlikle bir yapılanmaya izin vermeyeceğiz. Kimin kiminle iş tuttuğunu iyi biliyoruz. Bir gece ansızın gelerek bu senaryoları yırtıp atmasını iyi biliriz. Barış ve huzur kuyuları kazıyor, herkesin hizmetine sunuyoruz. Ülkemize kuyu kazanları da kendi hesaplarıyla başbaşa bırakıyoruz.
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ EN FAZLA HİSSEDEN ÜLKELERDEN BİRİYİZ"
İklim değişikliğiyle mücadele yeni sömürü düzenine yol açmamalıdır. İlan ettiğimiz net sıfır emisyon hedefinde 2053 yılında ulaşmayı öngörüyoruz. Dubai’de düzenlenen zirvede bu konuları çok açık ifade ettik. Doha ziyaretimiz ise oldukça önemliydi. 2014 yılında kurduğumuz Katar-Türkiye Yüksek Stratejik Komitesi’nin 9. Toplantısını icra ettik. 12 belge imzaladık. Ticaret hacmimizi artıracağız.
ENFLASYON: "EN ZORU GERİDE KALDI"
Yarın Yunanistan'a, ardından 18 Aralık'ta Macaristan'a ziyaret gerçekleştireceğiz. Ülkemizin uluslararası platformlar ile ikili ilişkilerinde siyasi, diplomatik, ekonomik alanda kat ettiği her mesafe bizi Türkiye Yüzyılı'na bir adım daha yaklaştırmaktadır.
İnsanımızı günlük hayatta sıkıntıya sokan meseleleri bire birer çözüme kavuşturuyoruz. En zoru geride kaldı. İnşallah bundan sonra hep birlikte daha iyiye gideceğiz. Enflasyonu yavaş yavaş kontrol altına alıyoruz. Salgın ve küresel krizlerle sarsılan makro finansal istikrarı güçlendirecek adımları kararlılıkla atıyoruz. Yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüyerek OECD ülkeleri arasında en iyi performansı gösteren ülke olduk. Kaliteli ve sürdürebilir büyüme hedefimizden en küçük sapma yoktur.
ASGARİ ÜCRET: "İŞÇİLERİMİZİN ONAYINI ALACAK, İŞVERENLERİMİZİ DE YORMAYACAĞIZ"
Yılbaşında çalışanlarımızın ücretlerine bir artış yapacağız. Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısı 11 Aralık'ta başlıyor. İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizi de yormayacak ve istihdama zarar vermeyerek bir asgari ücret seviyesi hedefiyle bu süreç yönetilecek.
"İSRAİL BU ZULMÜN HESABINI VERECEKTİR"
Gerektiğinde bedel ödeme pahasına şahit olduğumuz kötülükleri yapabiliyorsak elimizle düzeltmenin, mümkün değilse dilimizle anlatmanın, ona da mani varsa kalbimizle buğz etme gayreti içinde olduk. Son 70 yılına baktığımızda bu yaklaşımın pek çok örneğini görüyoruz. Kore'ye bu hissiyatla gidip kan döktük can verdik. Kıbrıs'ta barış harekatı gerçekleştirdik. Irak, Suriye, Ukrayna'da başı dara düşenlere kapımızı açtık.
Karabağ'ın işgaline Türkistan'daki zulme, Keşmir ve Arakan'daki haksızlıklara bu düşünce ile rıza göstermedik. Bugün aynı onurlu duruşu Gazze'ye yönelik barbarlık karşısında Filistin halkının yanında yer alarak sergiliyoruz. İsrail 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Filistin coğrafyasında uyguladığı her zulmün hesabını verecektir. Bundan kaçış yok.
Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum? Türkiye kendisi gibi düşünen devletlerle bu meseleyi her platformda dile getirecektir. İsrailli yöneticiler, insanlık mahkemesinde yargılanacak ve cezasını çekecektir. Netanyahu yönetimine bu cesareti veren Batılı ülkeler de aynı akıbeti paylaşacaktır. Şayet ABD ve Avrupa ülkeleri İsrail’e sınırsız siyasi, askeri ve ekonomik destek vermiş olmasa böyle pervasız hareket edemezdi.
"İSRAİL GERÇEK BİR ORDUYLA KARŞI KARŞIYA GELDİĞİNDE PARAMPARÇA OLACAK"
Gazze'deki bir avuç sivil karşısında yüreği de bacağı da titreyen İsrail'in, gerçek bir orduyla, gerçek bir güçle karşı karşıya geldiğinde paramparça olacağı muhakkaktır. İsrail yönetiminin böyle bir acı akıbete gerek kalmadan bir an önce aklını başına toplamasını ümit ediyoruz.
Bölgeye huzur gelmesinin tek yolunun 1967 sınırlarında Doğu Kudüs'ün başkenti olduğu bağımsız bir Filistin Devleti kuruluşundan geçtiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.
Marmara Bölgesi'nde yaşanan 5,1 büyüklüğündeki hafif sarsıntı bizlere deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Topraklarımızın yüzde 66'sı deprem açısından riskli. Son 1 asırda 6 ve üzeri büyüklükte 231 deprem meydana geldi. 130 binden fazla canımızı toprağa verdik.
6 Şubat'ta 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Bu coğrafyada yaşamak demek deprem gerçeğiyle yüzleşmek ve ona göre hareket etmek demektir. Tek çözüm, depreme dayanıklı binalar yapmaktır. Yani, kentsel dönüşüm adımı. Maalesef ülkemiz uzunca bir süre bu toprakların hakkını vermek yerine hakkına giren bir anlayışla yönetildiği için deprem felaketi göz ardı edilmiştir.
Kentsel dönüşüm çalışmalarını bir üst seviyeye çıkarıyoruz. Güvenli şehirler için tek çare kentsel dönüşümdür. Siyasi çıkarlar için bunu istismar etmek ülkemize ihanettir. Kentsel dönüşüm konusu tartışmasız bir beka meselesidir. Hepsinden önemlisi bu, siyaset, siyasi partiler üstü bir konudur.
Amacımız, İstanbul'da her yıl 350 bin konut inşa ederek, 5 yıl içinde acil dönüşüm gerektiren tüm binaları yenilemektir.
Yerinden dönüşüm projesine başvuru sayısı 247 bini buldu. 2024 yılı bütçemizde depremzede şehirlerimizin yeniden inşasına 1 trilyon lira kaynak ayırdık. Ayrıca bu şehirlemizin meydanlarını, kent merkezlerini yine hükümet olarak biz yapıyoruz."